Ruka Drama; Tükenmeyen Bir Kağıdın Öyküsü...
Aralık’ın son
demleri… Yeni yıla sayılı günler kala, tıpkı gelen yıl gibi taptaze, umut veren
ve heyecanlı bir ekiple söyleşeceğiz bu
kez. İşte karşınızda RUKA Drama..
Kasvetli bir Ankara sabahı yağmur, çamur
demeden büyük bir şevkle “Yıldız Kenter’i Yaşamak” adlı drama atölyesine gitmek
üzere yollara düştüm. RUKA Dramanın içten yaratıcıları-aynı zamanda drama
eğitmenliği programında birlikte yol aldığım sevgili arkadaşlarım- Ayşıl ve
Elif, sımsıcacık ve bir okadar da tatlı bir telaşla karşılıyorlar beni. Eğitim
süreçleri dışındaki ilk atölye deneyimlerine şahit olmanın mutluluğu içinde, heyecanla bekliyorum o büyük anın gelmesini. İlk deneyimlerinin sorunsuzca akıp gitmesini yürekten diliyorum, öyle de oluyor. Tam tahmin ettiğim gibi; güzel enerjileriyle baştan sona sürece hakim bir vaziyette alıp götürüyorlar
hepimizi. Dolu dolu ve oldukça anlamlı bir sürece tanık olduktan sonra, nihayet çiçeği burnunda dramacılarla
söyleşi vakti gelip çatıyor;
Ben sizi yakinen tanıyorum zaten ama yeni tanıyacaklar
için öncelikle biraz kendinizden bahsedin isterseniz?
Ayşıl: Ben
35 yaşındayım. RUKA Drama'ya başlamadan önce, 9 yıllık bir bankacılık hayatım
vardı. Ekonometri mezunuyum. Kurumsal hayatın
zorlukları, monotonlukları beni yeni bir arayış içerisine sürükledi,
böylelikle yaratıcı dramayı keşfettim ve yaratıcı drama eğitimine başladım.
İçerisine girdikçe, çemberin içinden çıkmak hiç istemedim ve yolumuz bu şekilde
dramayla kesişti.
Elif: Merhaba,
26 yaşındayım.Tarih, İletişim lisanlarını okudum, yarıda bıraktım. Uzun yıllar tiyatro eğitimi aldım.Tiyatro eğitimi
alırken drama hep vardı; ama odağımda değildi. Bir teknik olarak faydalandığım
ya da fikrimin olduğu bir alandı, ama bir
süre sonra dramayla daha haşır neşir
olduğumu farkettim, özellikle bu oğlum olduktan sonra beni daha çok o alana
farkında olmadan konsantre etti.Yolum Çağdaş Drama Derneği ile kesişti, Çağdaş
Drama’da Ayşılla kesişti derken üretmenin, ne kadar kıymetli ve değerli
olduğunu farkettim. Olabildiğince
üretmek ve bu yolu daha verimli kılmak için RUKA Drama’nin yoluna girdik
ve buradayız.
Teşekkür ediyorum.
RUKA’nın anlamı
nedir?
RUKA; Farsça
bir kelime ve eski dilde yazılacak kağıt, yazılacak deri parçası anlamlarına geliyor. Biz de, insanların kendi hikayelerini yazmalarına vesile
olacağımızı düşündüğümüz için kendimizi bir kağıt parçası olarak görüp RUKA’yı
seçtik.
Çok güzel, çok
anlamlı..
RUKA Drama
olarak ortaya çıkma sürecine nasıl karar verdiniz? Sonrasında süreç nasıl
şekillendi? Niçin varolmalı RUKA Drama? Hedefleriniz neler?
Elif: RUKA Drama
serüveni, aslında şöyle başladı; İsmimiz gibi üretmek ve aktif bir şekilde
sürekli üretebilmek, kontrollü bir şekilde, disiplinli bir şekilde üretebilmek,
bunu da bir oluşumla yapmak ve buna tamamen; hayatımız, hayallerimiz,
ideallerimizi kanalize edip, altını çizerek üretebilmenin çok kıymetli olduğunu
düşündük. RUKA kelimesi, kağıt, deri parçası demek; kağıtlar asla tükenmezler,
ağaçlar asla tükenmez çünkü. Biz de fikirlerimizi bir yere kanalize etmek ve
üretimin devamlı içerisinde olmak istedik ve RUKA Drama’yı aslında bu şekilde oluşturduk.
Ayşıl: Bir de tabi şu da
etken; drama alanının genellikle çocuklara yönelik bir alanmış
gibi görüldüğünü gözlemledik. Evet, çocuklar için kesinlikle çok önemli.
Her çocuğun erken yaşlarda dramayla tanışması gelişimleri açısından çok önemli bir etken; ama biz büyüdükçe içimizdeki o küçük çocuğu hep unutuyoruz, RUKA
Dramanın hedefi sadece çocuk değil; öncelikli olarak, yetişkinlerin o
içlerindeki çocukları keşfetmelerini sağlamak.
Yaratıcı Drama
Alanı, dünyada birçok ülkede oldukça yaygın bir alan. Türkiye’ de de artık süreç
öyle bir yere evrilmeye başladı. Özellikle eğitimciler, öğretme süreçlerinde klasik öğretme tekniklerini yavaş yavaş
terketmeye başladılar. Birçok okulda artık klasik öğretme teknikleri yerine,
yaratıcı drama teknikleri kullanılmaya başlandı. Tabi, özel eğitim kurumları
bu sürecin başını çekiyor, bu sebeple çok fazla yaygınlaşamamış durumda
aslında. Süreç, böyle bir yere evrilirken RUKA Drama olarak Türkiye’deki drama
eğitimini hakettiği yerde görüyor musunuz?
Ayşıl: Daha çok yeni aldığım bir haberle MEB’in; okullara, drama salonu oluşturma zorunluluğu getirttiğini
öğrendik.Onlar da drama derslerinin
önemini farketmiş olacaklar ki; bunu gösteren
somut adımlar atmaya başladılar. Artık bütün okullarda drama salonları olacak, bu
bir yaptırım haline getirtildi. Bu yüzden bence Türkiye’nin de, bu anlamda
hızlı olmasa da sürece yetişmek için çabaladığını düşünüyorum. Bu anlamda bence
güzel bir yere doğru gidiyor.
Çok iyi, oldukça önemli bir gelişme bu haber beni de çok mutlu etti..
Alana dair sizi
rahatsız eden, eksik bulduğunuz noktalar var mı peki?
Ayşıl: Tabiki var.
Yetişkinler drama sözcüğünü duydukları zaman bir tiyatro gösterisi
zannediyorlar. Mesela bu, alanın kendini yeteri kadar tanıtamadığının en büyük
göstergesi.
Elif : Dramanın ne
olduğunu bilmiyoruz aslında, bu çok büyük bir soru işareti hala. Olabildiğince
üretmek ve üretirken de aslında bunu yaymak çok gerekli. Şöyle; mesela bir
filmi ya da bir bilgiyi; okuyarak, izleyerek birine anlattığında anlayabilir
karşıdaki. Ama drama yöntemiyle deneyimlemek, yaşayarak deneyimlemek çok daha
farklı. Çünkü; çocuğun dünyasında da, yetişkinin dünyasında da, deneyimleyerek
öğrendiğin o bilgiyi unutman ve o hissi kaybetmen çok zor ve artık bence; Türkiye’de, MEB’in de girişimleriyle bu alanın aslında altı çiziliyor. En
azından çocukların dünyasında. Bizler de belki yetişkinlerin dünyasında
bunu biraz parlatmak istiyoruz.
Yani; drama
eğitimi, istenilen noktada değil ama atılan adımlar olumlu…
Evet, kesinlikle..
Peki RUKA Drama
kendini bu sürecin neresinde konumlandırıyor? İlk sorularda değinmiştiniz ama
biraz daha detaylandırabilir misiniz?
Ayşıl: Biz, yetişkinlerin sadece çocukları için değil,
kendileri içinde dramanın çok büyük kazanımlar sağlayabileceğini düşünüyoruz. Mesela az önce Yıldız Kenter’i
Yaşamak adlı drama atölyesinden çıktık birlikte. Sen de şahit oldun verilen tepkilere,
atölye sonunda katılımcılardan aldığımız değerlendirmeler sonucu şunu gördük;
Biz geldiğmizde dramaya dair hiçbir şey bilmiyorduk. Daha çok sizin bir şeyler
yapacağınızı ve bizim daha çok izleyici olacağımızı düşündük ama birebir bize
yaşattınız ve bu kadar yaşayabilmek, bu kadar içselleştirmek bize çok iyi
hissettirdi.Kendimin yapamayacağımı düşündüğüm şeyleri aslında yapabildiğimi
farkettirdi dediler. Bu anlamda biz sanırım
hedefimize doğru ilerliyoruz.
Çok
keyifli,etkileyici bir atölyeydi gerçekten. Sürecin bir parçası olduğum için
ben de çok mutlu oldum..
Teşekkür
Ederiz!
Yıldız Kenter'i Yaşamak. |
Yıldız Kenter'i Yaşamak. |
Zaten son
soruda RUKA Drama’nın şimdiye kadar yürüttüğü faaliyetlerden bahsetmenizi
isteyecektim, şimdiye kadar diyorum; ama daha çok yeni bir oluşum. Yıldız Kenter
atölyesinden biraz bahsettiniz, atölyeye dair başka eklemek istediğiniz şeyler var mı? Size neler hissettirdi? İlk
deneyimizdi, istediğiniz gibi ilerledi mi süreç?
Ayşıl: Biz de çok
heyecanlıydık. Yetişkinlerle ilk atölyemizdi. Bundan önce Ankara Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi’nde çocuklarla, doğayla ilgili bir drama çalışması
yaptık. Bu çalışmada da aldığımız dönüşler çok kıymetliydi.Yetişkinler de, bu
etkinliğin içinde yer aldı. Onlar da beklemiyorlardı çocuklarla ilgili
bir atölyeye dahil olacaklarını çok keyifli bir süreci paylaştık birlikte, onlarda çok mutlu ayrıldılar. ve çok enteresan bir tecrübemi aktarmak
istiyorum; 8,5 aylık bir bebek, sonucunu masalla bağladığımız atölyede,
gözlerini kırpmadan, drama eğitmeninin anlattığı masalı dinledi. Onu görünce
aslında beden dilimizi; etrafımızı saran uyaranları algıladığımız andan itibaren ne kadar kullanmadığımızı ve aslında ne kadar basit bir şekilde
çocukların dünyalarına hitap edebileceğimizi de hatırlattı. Bu anlamda,çok
güzel yerlerde ilerlediğimizi farkettik.
Doğada Drama |
Peki İlerleyen
süreçlerde RUKA Dramanın hedeflediği etkinliklerin niteliğinden biraz bahseder misiniz? Neler yapmak istiyorsunuz?
.Elif: Çok şey!
(Güler).Yani, iki gözümüz var ama drama bence üçüncü bir göz. Bir filmi dramanın
o gizemli teknikleriyle-ben öyle tanımlıyorum- tekrardan yaşatmak. Mesela; az
önce Yıldız Kenter Atölyesi’nde de öyle oldu. Onun hayatına dair birkaç bilgi
bilmekle, Onu hissetmek, deneyimlemek, yaşamındaki kırılma noktalarını
canlandırmak gerçekten insanlara çok farklı bakış açıları katıyor... Biraz
odağımız bu yönde. Kitapları,filmleri ya
da fikirleri, bir dans tiyatrosundaki bir kareografiyi mesela, ya da bir taş
parçasının üzerindeki bir lekeyi bile; onun nasıl oluştuğunu, dramanın o engin
denizinden faydalanarak yaşatacağımız etkinliklere imza atmayı planlıyoruz.
Ayşıl: Tabi bir
hedefimiz daha var; Bu tabi benim kurumsal bir yapıdan gelmemle alakalı biraz.
Kurumsal hayatta, sürekli eğitimler verilir kurum personellerine ve bu
eğitimleri alırsınız, iki gün o eğitimin farkındalığını taşırsınız, üçüncü gün
unutursunuz. Biz kurumsal hayata da taşımak istiyoruz dramayı. Kurumlar içine, motivasyon eğitimi olarak dramayı sokmak istiyoruz. İletisim eğitimlerini, drama
yöntemleriyle vermek istiyoruz; stresle başa çıkmayı mesela drama tekniklerini
kullanarak kurumlarda var etmek istiyoruz. Hatta kurumsal olmasa da belli bir
çalışan sayısının üzerinde, drama atölyesi açacak kadar çalışana sahip olan
bütün kurumlarda bu eğitimlerin verilmesine vesile olmak istiyoruz.
Elif: Yani
şöyle ki; benim, Ayşıl gibi öyle bir deneyimim olmadı; ama çalışan arkadaşlarım
var. Gerçekten, eğer birkaç yıldır aynı yerde veya aynı işi yapıyorsa kariyer
denilen şey böyle bir şey.. bir süre sonra işe mutsuz gidiyorlar ya da orda
mutlu değil, onların iç dünyalarındaki iş yaşantılarını, biraz daha keyifli
hale getirebilmek, biraz daha nefes almalarını sağlamak ve belki de algılarını
başka bir yere kanalize etmelerini
sağlamak; aslında amacımız böyle bir şey. O yola biraz daha zaman var; ama herhalde 1 yıla kadar
oralarda da geziniyor olacağız.
Bir yıl sonra
tekrar konuşalım o zaman...
Ayşıl: Bizim
daha çok fırın ekmek yememiz lazım..
Çok teşekkür ediyorum benim için çok keyifli bir sohbet oldu. Çünkü benim hayatım da çok yeni şeylere gebe. Salt kendi hayatıma değil, tıpkı sizlerin yapmaya çabaladığı gibi birçok hayata dokunabilme arzum var.. Umarım hepimiz istediklerimizi gerçekleştiririz bu da yeni yıl temennimiz olsun. Öte yandan söylemeden geçemeyeceğim; drama benim de alanım, artık bir kere o çembere girdim, birlikte girdik ve kolay kolay çıkmaya niyetim yok.. Türkiye'de maalesef hakettiği yerde değil en azından şu an için bu böyle; ama zamanla çok daha iyi bir konumda görebilmeyi ümit ediyorum bu ümidi de işte sizler gibi yol arkadaşlarımla perçinliyorum.. o çembere ne kadar çok kişi dahil edebilirsek ve ben de buna biraz da olsa katkı sağlayıp sesinizi duyurabilirsem ne mutlu bana ... yolumuz açık olsun..
Biz de çok teşekkür ediyoruz Buğday Tanesi'ne, sesimizi duyurmamıza vesile olduğu için..
Söyleşi: Gözde Can Gözüaçık
Yorumlar